EVRENSEL
BİR SEMBOL OLARAK YAŞAM AĞACI (HAYAT AĞACI) VE
BİLGELİĞİ

Görsel: grdominicans.org
Kökeni tarih-öncesi devirlere kadar uzanan Hayat
Ağacı(yaşam ağacı), farklı kültür, öğreti ve tradisyonlarda kullanılagelmiş
evrensel bir sembol olarak karşımıza çıkar. Asya ve
Avrupa’nın tarih-öncesine ait kalıntılarda dallarına ruhu simgeleyen iki kuşun bulunduğu bir çok yaşam ağacı figürüne rastlanmıştır.
Avrupa’nın tarih-öncesine ait kalıntılarda dallarına ruhu simgeleyen iki kuşun bulunduğu bir çok yaşam ağacı figürüne rastlanmıştır.
Yaşam ağacının tradisyonlardaki kullanımını ele
almadan önce ağacın şu özelliklerini anımsamakta fayda var:
1- Ağaç
üç ortamı kucaklayan üç kısımdan oluşur: Ağaç, herşeyden önce yeraltındaki
kökler, yerdeki gövde ve nihayet göğe uzanan çiçek ya da meyvelerin ve
yaprakların bulunduğu dallarıyla bu üç ortamı irtibatlandırdığından, irtibatın
sembolüdür.
2- Ağaç,
göğe doğru büyümesiyle, dikey ilerlemenin, yani her anlamda, “yükselme”nin
sembolüdür.
3- Ağaç,
tıpkı sinir sistemi gibi olan biçimiyle,en ücra noktaya kadar yayılmanın ve
beslenmenin sembolüdür.
4- Yapraklarını
kaybeden, fakat her ilkbaharda yeniden yapraklanan ve çiçeklenen ağaçlar da,
sayısı defa tekrarlanma gösteren bu özellikleriyle, yeniden canlanmanın ve
ölümsüzlüğün sembolleridir. [Bu yüzden, Avustralya’daki Aborijin yerlileri
ağacı her enkarnasyon ve dezenkarnasyon(ölüm) sırasında kullanılan bir tür
göbek kordonu olarak kabul ederler ve bu nedenle, bir gelenek olarak, ağaç
diplerine veya dallarıba göbek kordonu ve plasenta bırakırlar.] (1)
Hayat
Ağacı’na dair ilk izlere M.Ö. 3000 ve sonrasında Aşağı Mezopotamya’da
Sümerler’de rastlanır ve yaşam ve ölüm döngüsünü ve kozmik yenilenmeyi simgeler.
Asur
yaşam ağacı bir dizi düğüm ve çapraz kesişme çizgileriyle temsil edilir. Görünüşe
göre önemli bir dini sembol olan yaşam ağacı genellikle Asur saray
rölyeflerinde insan veya kartal başlı kanatlı geni veya Kral eşliğinde, kova ve
koni ile kutsanmış veya döllenmiş bir sembol olarak bulunur. Asurbilimciler bu
sembolün anlamı konusunda fikir birliğine varmamışlardır. "Hayat
Ağacı" adı ona çağdaş akademia tarafından atfedilmiştir; Asur
kaynaklarında kullanılmaz. Aslında, sembole ilişkin hiçbir metin kanıtı olduğu
bilinmemektedir.
Gılgamış Destanı,
ölümsüzlük için benzer bir arayıştır. Mezopotamya mitolojisinde Etana, ona bir
oğul sağlamak için bir 'doğum bitkisi' arar. Bu, Akkad'dan (MÖ 2390-2249)
silindir contalarda bulunan sağlam bir antik çağa sahiptir.
. Ağacın
dalları, sapın sağ ve sol taraflarına eşit olarak bölünmüştür, her dalda bir
yaprak ve ağacın tepesinde bir yaprak vardır. Hizmetçiler, sanki ağaçla
ilgileniyormuş gibi ellerinden biri yukarı kaldırarak ağacın her iki yanında tasvir
edilir. (2)
Görsel:
ancient-origins.net
Semitik
gelenekte Hayat Ağacı’nı literatüre girişi Tevrat’ta geçen “Tanrının bahçe
ortasına Hayat Ağacı’nı ve Bilgi Ağacı”nı dikmesi ile başlayıp; Âdem-Havva’nın
Şeytan’ın tahriki ile bu ağacın yasaklanan meyvesinden yedikleri için cennetten
kovulmalarıyla devam eder. Yenilen elma bilgidir; yılan ya da şeytan akıldır.”
Hayat Ağacı, çoğu efsanelerde, Kaybolan Hazine ya da Kelime gibi, mitos
kahramanın önüne çıkan çeşitli engellere rağmen aradığı ve ulaşmak istediği ana
hedef ve amaç olarak gösterilir.” (3)
Kabala öğretisinde Hayat Ağacı
Kabalistik hayat
ağacında ilk sefira Kether’dir. Kether matematiksel olarak bire karşılık gelir.
Burada her şey birlik içerisindedir. Karşıtlar yoktur. Kether’den, sonra bir
sonraki sefirot olan Chokmah (bilgelik) var olmuştur. Kabalacılar Chokmah’dan
baba olarak söz ederler. Chokmah üçüncü sefirot Binah’ı (anlayış) var etmiştir.
Bundan da ana olarak söz edilir. Bu üç sefirot göksel olanlar diye anılır.
Yaratılışın geri kalanı bu üç sefirottan var olur.
“Parlak” sözcüğünden gelen Sefira, belirli bir özelliğin parlaklığıdır. Her
Sefira, birbirini etkileyen güçlerin tüm sistemidir.
Kabalistik inanca Sefiralardan başka başka hiçbir şey yaratılmamıştır.
Bütün evren, gezegenler, insanın içsel parçaları, insan psikolojisi, zihin,
herhangi bir sistem bu bölümlerden ve onların hiyerarşisinden oluşur.
Görsel: en.wikipedia.org/kabbalah
Görün ki, bütün oluşacaklar oluşmadan ve yaratılanlar yaratılmadan önce
Üst Işık tüm var oluşu doldurmuştu.
Ve, boş bir atmosfer, çukur, ya da kuyu gibi hiçbir bir boşluk yoktu,
Ancak hepsi basit ve sınırsız bir ışıkla doldurulmuştu.
Baş ya da kuyruk gibi bir kısım yoktu,
Ancak her şey, basit, yumuşak ışıktı,
Pürüzsüz ve eşit bir şekilde dengeli,
Ve onun adı Sonsuz Işık’tı.
Ve O’nun iradesine sadece dünyayı yaratma ve
Oluşanların oluşması arzusu geldiğinde,
Dünyaların yaratılış sebebi,
O’nun eylemlerinin, isimlerinin ve unvanlarının mükemmelliğini
Aydınlığa çıkarmaktı,
Ondan sonra O, Kendini ortada,
Tam olarak merkezde sınırladı,
Işığı sınırladı,
Ve Işık, o orta noktanın etrafından
En uzak kenarlara çekildi.
Ve orada boş bir alan kaldı,
Orta noktada dönen bir boşluk.
Ve boş noktanın etrafında
Sınırlama öyle tekleşti ki
Boşluk onun etrafında
Pürüzsüz bir daire çizdi
Orada, sınırlamadan sonra,
Bir boşluk ve alan oluşturduktan sonra
Sonsuz Işık’ın tam olarak ortasında
Bir yer oluşturuldu,
Oluşanların ve yaratılanların yaşayabileceği bir yer.
Sonra, Sonsuz Işık’tan bir çizgi aşağı sallandı,
O alanın içine, aşağı indirildi.
Ve bu çizgi aracılığıyla O, oluşturdu, yarattı, şekil verdi,
Ve tüm dünyaları yarattı.
Bu dört dünya var olmadan önce
Akıl almaz gizli teklikte bir sonsuzluk, bir isim vardı.
Ve hatta O’na en yakın olan açılarda,
Sonsuzlukta hiç bir güç ve edinim yoktur
Çünkü O’nu algılayabilecek akıl yoktur,
Zira O’nun yeri, sınırı, ismi yoktur.
Üst Işık tüm var oluşu doldurmuştu.
Ve, boş bir atmosfer, çukur, ya da kuyu gibi hiçbir bir boşluk yoktu,
Ancak hepsi basit ve sınırsız bir ışıkla doldurulmuştu.
Baş ya da kuyruk gibi bir kısım yoktu,
Ancak her şey, basit, yumuşak ışıktı,
Pürüzsüz ve eşit bir şekilde dengeli,
Ve onun adı Sonsuz Işık’tı.
Ve O’nun iradesine sadece dünyayı yaratma ve
Oluşanların oluşması arzusu geldiğinde,
Dünyaların yaratılış sebebi,
O’nun eylemlerinin, isimlerinin ve unvanlarının mükemmelliğini
Aydınlığa çıkarmaktı,
Ondan sonra O, Kendini ortada,
Tam olarak merkezde sınırladı,
Işığı sınırladı,
Ve Işık, o orta noktanın etrafından
En uzak kenarlara çekildi.
Ve orada boş bir alan kaldı,
Orta noktada dönen bir boşluk.
Ve boş noktanın etrafında
Sınırlama öyle tekleşti ki
Boşluk onun etrafında
Pürüzsüz bir daire çizdi
Orada, sınırlamadan sonra,
Bir boşluk ve alan oluşturduktan sonra
Sonsuz Işık’ın tam olarak ortasında
Bir yer oluşturuldu,
Oluşanların ve yaratılanların yaşayabileceği bir yer.
Sonra, Sonsuz Işık’tan bir çizgi aşağı sallandı,
O alanın içine, aşağı indirildi.
Ve bu çizgi aracılığıyla O, oluşturdu, yarattı, şekil verdi,
Ve tüm dünyaları yarattı.
Bu dört dünya var olmadan önce
Akıl almaz gizli teklikte bir sonsuzluk, bir isim vardı.
Ve hatta O’na en yakın olan açılarda,
Sonsuzlukta hiç bir güç ve edinim yoktur
Çünkü O’nu algılayabilecek akıl yoktur,
Zira O’nun yeri, sınırı, ismi yoktur.
ARİ
Büyük 16.yy Kabalisti(4)
Büyük 16.yy Kabalisti(4)
Çin tradisyonundaki yaşam ağacı (Kiyen Mu) ölülerin
bulunduğu öte-alemi bünyesinde barındıran bir ağaçtır; dokuz dallı, dokuz köklü
olup dokuz göğe ve dokuz kaynağa dokunur. Kafkas tradisyonlarında tepesi göğe
değen ağacın kökünden bir pınar fışkırır. İsmaili tradisyonunda ise yedinci
göğü aşan ağaç “hakikat” in
sembolüdür.(5)
Eski Türklerde
Hayat Ağacı
Eski Türk inançlarında kutsal ağaç motifinin çok
önemli bir yeri vardır. Eski Türkler başlangıçta yüce bir yaratıcı inancına
sahip olmakla beraber tabiat varlıklarını da kutsal kabul etmişlerdir (İnan,
1987: 30). Hayat ağacının Türk inançlarında çok çeşitli sembolik anlamları
vardır ve hayat ağacı Türk boylarında farklı şekillerde adlandırılmaktadır.
Fakat genel olarak “Bay terek” ve “Baygaç- Bayağaç” olarak adlandırılır.
Yeryüzünün merkezinden Tanrı katına yükselen bu ağaç, yer ile gök arasındaki
kutsal değnek olarak da tanımlanır. Bu değnek, gökyüzündeki ve yeraltındaki
ruhların bir geçiş yoludur.(6)
Özet olarak, bir çok kültür, öğreti, din ve tradisyonda
yeri olan ve çeşitli mit ve efsanelere konu olan, “Dünya ağacı, Kozmik Ağaç”
gibi adlar da verilen Yaşam Ağacı sembolü, yeraltı yeryüzü ve gökyüzü arasındaki iletişimi sağlayan
bir sembol olarak değişim, doğum, türeme, ölümsüzlük, gençlik, gerçeklik,
hayatın yenilenmesi, canlılık, sırra erme, yaratılış, dünyanın kutsallığı
gibi kavramları taşır. Bu anlamda bana, Hermes Trismegistos tarafından yazıldığı kabul edilen Zümrüt Tablet’teki (Tabula Smaragdina) ünlü deyiş;
“Aşağıda ne varsa
yukarıdaki gibidir ve yukarıda ne varsa aşağıdaki gibidir.” ve
“Bütün nesnelerin, yalnız Bir üzerine düşünme
ile yalnız Bir’de çıkması gibi, intibak ile bu bir şeyden doğarlar.” Maddelerini
hatırlatıyor, tek bir somut kavram altında bir çok ve katmanlı anlamı ve
aradaki bağlantıları bulmak ve anlamak ta bize düşüyor.
Yazar : Tuba KIZILKAN
Kaynaklar:
1-Semboller Ansiklopedisi, SALT, Alparslan; Semboller;
Yaşam Ağacı RM Yayınları; İstanbul 2006 (s.352-353)
5- Semboller Ansiklopedisi, SALT, Alparslan;
Semboller; Yaşam Ağacı RM Yayınları; İstanbul 2006 (s.354)
6- International Journal of Cultural and Social
Studies (IntJCSS), December, 2015; 1: 1-14
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/253501 Saliha AĞAÇ1 , Menekşe SAKARYA2 1 Doç. Dr., Gazi
Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Ankara, TÜRKIYE 2 Öğr. Gör., Niğde
Üniversitesi, Bor Halil Zöhre Ataman Meslek Yüksekokulu, Niğde, TÜRKIYE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder